Eldiven / Kelimelerin Dünyasına Yolculuk

Düşünce Yorum Kültür Edebiyat

Kelime çuvalının içine elimi daldırdım
Elim sıcacık olunca hemen anladım
Parmaklarım sarıp sarmalanmış,
Meğer elime eldiven dolanmış.

Dedim ki madem havalar soğudu o zaman ‘eldiveni’ anlatmanın tam zamanı. Eminim herkes çoktan eldivenlerini kışlıkların içinden çıkarmıştır. Çünkü hava buz gibi arkadaşlar. Sahi kimlerin annesinin ya da ananesinin el emeği olan, rengarenk iplerle örülmüş eldivenleri var? Ya da şöyle sorayım siz de “elçeklerinizi” giydiniz mi? Elcik mi desem elçek mi? Yoksa “ellikleri” mi demeliyim? Peki ya “el çorabı” desem kimler anlar?

Memleketimizin her bir yöresinde eldivene ayrı bir isim verilmiş.  “Eldiven”, Bolvadin, Afyon; “elcek” Sivrihisar, Ağrı, Mersin, Van, Ankara; “elcik” Isparta, Tokat, Konya; “elcimek” Kastamonu, Muğla; “el çorabı” Trabzon, Denizli, Sivas; “elduven” İçel, Burdur, Düzce; “ennik” Karaman, Ereğli, Aksaray çevresinde; “ellih” Kerkük çevresinde; “ellik çorabı” da Ordu tarafında kullanılır olmuş. Elcek, el çorabı, elcik, elçek, elduvan, elecek, ellik çorabı, el örten... 

Eldiven için bu kadar farklı kullanımların olması elbette bize onun değerini düşündürüyor. Tarımla uğraşan bir toplum için eldivenin kullanıldığı yerleri say say bitmez.

Toplayan anlamına gelen ellik, tırpanın el ile elma, armut toplama için kullanılan, ‘el’den türediği anlaşılan ama -diven’in nereden türediği bilinmeyen Türkçemize özgü bir sözcüktür. Anadolu’da elcek ya da ellik olarak da söylenir. Kaşgarlı Mahmut’un divanında ellik olarak geçer. O kadar eski bir geçmişi vardır ki M.Ö. mezarlıkların üzerinde eldiven resimlerinin çizildiği tespit edilmiştir. 

Sizin anlayacağınız eldiven sıradan bir eşya olmamış hiçbir zaman. Biz günlük hayatta daha çok soğuktan korunmak için yün olanları kullansak da eskiden bir iş yaparken türlü türlü çeşidine ihtiyaç duyulmuş. Üstelik sadece halkın değil, saray mensuplarının da vazgeçilmeziymiş. Saray çevresi daha çok deriden, o da deve ve ceylan derisinden olan eldivenleri kullanırmış. Halkın rağbet ettiği ise kumaştan olanmış. Kadınların tercihi olan kuzu derisinden yapılan eldivenlerin ise üzerleri hep süslenirmiş. İstanbul’da bir süs eşyası olarak itibarlı bir dönem geçiren eldiven, sonraları bugünkü işlevine dönmüş ve soğuktan korunmak için ya da iş gereği kullanılmaya başlanmış.

Günümüzde de sağlık çalışanları kan alırken, ameliyat yaparken ya da hasta bakımında hastalarını muayene ederken tıbbı eldiven kullanmak zorundalar. Metal, cam sanayi, tarım, madencilik, gıda, temizlik sektörü gibi iş kollarında eldiven kullanmak iş güvenliği açısından çok önemlidir arkadaşlar. Eldiven aynı zamanda ellerde kesilmelere, ısıya maruz kalmaya da engel olur. Ayrıca eldivenin mikroplara ve tehlikeli yüzeylere karşı korumakta da üstüne yoktur. 

Bazen de tam aksi elleri değil, ellerin vereceği zarardan korur. Üzerinde çalışılan işe, ellerin vereceği hasarlar olabilir. Mesela pul koleksiyonerleri... Üstüne titredikleri pullarına eldiven giymeden dokunmazlar çünkü bilirler ki, pulların en ufak bir zedelenmesi onları değersiz kılmaya yetecektir. Kuyumculukta da durum buna çok benzer. 

Bir de bebeklerin doğar doğmaz o minicik ellerine taktıkları eldivenler vardır. Onlar da yeni yeni çıkmaya başlamış olan tırnaklarıyla kendine zarar vermesin diye kullanılan eldivenlerdendir. 

Annelerimizin bulaşık yıkarken kullandıkları plastikten kocaman kocaman sarı ya da kırmızı olan bir çift bulaşık eldiveninden bahsetmiyorum bile.

Bizim bu yaşta ve bu mevsimde kar topu oynarken üşümeyelim diye kullandığımız eldivenin meğer ne çok kullanım alanı varmış değil mi arkadaşlar? 

Öyleyse hadi ne duruyoruz eldivenler ellere, düşelim yollara.

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!