Geçmişten gelmiş bugüne
İsmi olmaz son dizede
Kolay olduğunu sanma
Hüner ister her hecede.
Madem kelimemiz ‘mani’ öyleyse fırsat bu fırsat deyip bir tane de ben yazayım dedim. Bir küçük dörtlük canım diyenler varsa buyrun arkadaşlar hodri meydan. Her dizede toplam yedi, hadi taş çatlasın sekiz tane hece olacak ona göre. “Dokuz, on olsa olmaz mı?” derseniz, olmaz. Sonra bu dizeden tam dört tane olucak. Yetti mi, yetmedi. Sonları kafiyeli olucak. İlk ikisi giriş için anlamsız bir konu olsa da asıl anlatmak istediğiniz şeyi son iki dizede illaki belirteceksiniz. Hadi kolay gelsin.
Şaka bir yana arkadaşlar Arapça’dan dilimize geçen ve bir şeyin yapılmasına engel olan şey anlamındaki “mani” kelimesiyle de sakın karıştırmayın e mi! Ha bir de mani, demeyin. Kelimenin içindeki “a” harfini uzun okuyalım.
Size başka önemli bir şey daha diyeyim. Son zamanlarda Ramazan’da Ramazan davulcularının ağzından duyduğumuz manilerin, aslında bir zamanlar Anadolu insanının hemen hemen bütün duygularını anlattığı bir edebiyat türü olduğunu biliyor muydunuz arkadaşlar?
Eskiden büyüklerimizin hayatlarının orta yerindeymiş mani. Düğün olur mani söylenir, doğum olur, savaş olur, göç olur, gurbete gidilir... Hep ardından mani söylenirmiş. Hem de böyle uzun uzun, düşüne düşüne değil bir çırpıda çıkıveriyormuş ağızlardan. Sonra kulaktan duyula duyula da ezbere söyleniyormuş. Biz şimdi Ramazan ayındayız diye gelin sırf sahur davulcularının söylediklerinden örnekler verelim. Ben çocukluğumun sandıklarını açayım, siz de bildiklerinize yenilerini ekleyin. Bilmeyenler varsa, siz de öğrenin.
Göz aydın hepimize
Mübarek günler bize
Onbir ayın sultanı
Hoş geldin evimize.
İletişim araçlarının bu kadar yaygın olmadığı yıllarda davulcunun yeri bir başkaymış eskiden. Uykunun en derin ve tatlı olduğu bir zamanda duyarlarmış davulcunun sesini. Bazen kızarak uyaranlar olurmuş ama çoğu sonra minnet duyarlarmış davulcuya, güvenirmiş insanlar davulcularına. Davulcu ışığı yanmayan pencerenin dibinde daha bir gür çalarmış davulu. Ne zamanki pencerede bir ışık görürse o zaman uzaklaşırmış pencerenin altından dilinde manisiyle:
Davulun içi pekmez
Çalarım fakat ötmez
Bir bahşiş vermezseniz
Davulcu buradan gitmez.
Eskiden çocuklar, davulcuyu görmek için birbirleriyle yarışır, mani söyletmek için kuyruk oluştururlarmış. Kapı önü ikramları da cabası. Elbette o zamanın davulcuları da ne isteyeceğini iyi bilir, onu da hemencecik bir mani ile dile getirirlermiş.
Eski cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Arkadaşımı bilmem amma
Benim canım börek ister.
Bu maninin üstüne gel de davulcuya börek verme. İnsanın iftar sofrasına buyur edesi gelir vallahi.
…
Ramazan bolluk, bereket ayıdır; aynı zamanda küslerin barışması, dargınların aynı sofrada buluşması için bir fırsattır. Ya bir dost sofrasında buluruz kendimizi ya da davet sahibi oluruz. Geriye de Ramazan davulcusuna bunu duyurmak kalır:
Hava sıcak terlerim
Birçok mani derlerim
Davet verdim bu akşam
Sizleri de beklerim.
Ya da daveti verene gönderme yapar:
Tepsiler dizi dizi
Davete bekle bizi
Adresi iyi yaz ki
Kolay bulam sizi.
Bir ay boyunca davulcu maniler söyleye söyleye sokaklarımızı, evlerimizi dolaştı. Şimdi bahşiş alma vaktine gelince de böyle bir maniye hazır olsun hane halkı:
Davulumu çalarım
Gümbür gümbür
Bahşişler bol olunca
Bana en mutlu gündür.
Başı sevinç sonu hüzün olan Ramazan ayının son günlerindeyiz:
İşte geldi gidiyor
Mutlu günler bitiyor
Onbir ayın sultanı
Bize veda ediyor.
Diye bir maniyle veda edeyim istedim. Tabii ki başta size söylediğimi unutmadım. Bu yazıyı okuyan bütün arkadaşlarımdan ben de bir mani beklerim.
Sesini Yükselt!
Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.
Yorum yapabilmek için giriş yapınız