Yazı / Kelimelerin Dünyasına Yolculuk

Düşünce Yorum Kültür Edebiyat Genel Kültür

İnsanlığın ortak mirası “yazı” nasıl bulunmuş hiç düşündünüz mü arkadaşlar? Gelin dilerseniz hazır okulların yeni açıldığı okuma yazmayla haşır neşir olunan şu ayda “yazı” kelimesine kafa yoralım. Ne dersiniz? 

Sizin şimdi haklı olarak aklınıza okuma yazmaya yeni başlayan kardeşleriniz ya da kendi yazma serüveniniz gelebilir. Çok doğal, çünkü bizim eğitim anlayışımızda yazma, okumayla ayrılmaz ikiz kardeş gibidir. Muhtemelen de yazı deyince okula başladığınız zamanlarda öğretilen harfler, bitiştirilen kelimeler ve tekrar tekrar yazılarak akılda tutulmaya çalışılan “Ela Lale el ele…” gibi cümleler gelir.

Biliyor musunuz bizim çocukluğumuzda da “fiş” denen şeyler vardı. Fiş dediysem bu alışveriş sonrasında elimize verilen kâğıt parçaları gibi bir şey değil. Kelimelerin hecelere ayrılarak yazıldığı, bunların da tekrar edile edile hem okutulmaya hem yazdırılmaya çalışılması. Böyle minik minik kağıt parçalarını yap boz gibi bir araya getirmeye çalışarak öğreniyorduk yazmayı biz. Bizde Ela yerine meşhur bir ALİ vardı. Bu yüzden bir çoğumuzun yazdığı ilk cümle “Ali ata bak.” olmuştur.

Peki ya bizden çok daha önceki nesillerde nasılmış yazı denilen şey? Neden yazmaya ihtiyaç oluşmuş da yazı bulunmuş? Yazı önceden de hep harflerle mi oluşturulmuş?.. Bu ve benzer şeyleri hiç merak ettiniz mi? 

Ben sizin yerinize merak ettim ve araştırdım. Varsa devamını bilmek isteyenler haydi devamını okumaya.

Yazı, insanın bitmek bilmeyen anlatma sevdasından ortaya çıkmış desek yanlış olmaz. Çünkü insan hangi çağda yaşarsa yaşasın bir şekilde ya konuşarak ya haykırarak ya da yazarak kendini ifade etmek istemiş. 

Yazının doğuşu belki biraz da insanın hafızasına güvenemeyip unuturum diye bir şeyleri kayıt altına almak ihtiyacından da olmuş olabilir. Hani derslerde öğretmenin dediği önemli şeyleri aklımızda tutamayacağımızı düşününce sarılırız ya kalemle kağıda. İşte ilk insanlar da ya bir şeyleri unutabileceğinden endişe etmiş olmalı ya da çeşitli şekilleri motifleri duvarlara, toprağa, kile, tablete kazıyarak bazı bilgileri geleceğe aktarmaya değer bulmuş olmalılar.

Yazı, önce resim halindeymiş arkadaşlar. Bu anne babanızın sizi ilk boya kalemleriyle tanıştırdığı anları çizimlerinizi düşünebilirsiniz. Yazmak onlar için kayaların ve mağara duvarlarının üzerlerine günlük yaşamdaki olayları resimlerle anlatmak demekmiş. Bunlara o yüzden bir yazı dili denilebilir. Çünkü bir insan ya da hayvan figürü bir resimden çok, başlı başına bir hikayeyi anlatıyormuş. Yazı, bu yüzden ilk önce şekilden ibaretmiş. Çok sonra fikir yazısından harf yazısı haline dönüşmüş. Bu hale gelene dek epey bi mesafe katetmiş anlaşılan. Sonra da sadeleşmiş. Bunu da şöyle düşünün eğer yazı dilinde harflerle sadeleşmeye gidilmemiş olsaydı ÇEKOSLOVAKYALILAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ? cümlesi için on sayfa kağıda ihtiyacımız olurdu. Düşünsenize! Korkunç kâğıt ve zaman israfı olmaz mıydı?

Yazı çağlar içinde değişmiş zamanla gelişmiş ve işte şimdi günümüzde bu gelişmiş haliyle kullanılmaya devam ediyor. Üzerinde düşünmesek sanki hep böyle bulduğumuz gibi olduğunu sanabilirdik. Ama ben size yazının bu kısacık tarihçesinden sonra önemli bir şey daha söylemek istiyorum.

Bugün araştırmacılar, ünlü bilim insanları yüzyıllar öncesinde yaşamış insanların hummalı bir şekilde yazdıklarını inceliyorlar. Yazdıkları dediysem tabi yazmak için şimdiki gibi bembeyaz bir kağıt yok elbette yazmak için kullandıkları yumuşak taş veya kemiklerin üstündeki kırmızı ve siyah renge boyanmış geometrik şekillerin ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışıyorlar. Kimin eliyle yazılmış olduğu görülmese dahi bir kıymeti var ve onu gizli bir şifre gibi çözmeye uğraşıyorlar.

Yazı denen şeyin sadece harflerden ibaret  olmadığını anlamak isteyen için, kainatta okunmaya değer pek çok şey olduğunu bilmenizi isterim arkadaşlar. Hiçbirimizin bunun için bir profesör olmasına gerek yok. Sahip olduğumuz gözlerle de pekala Allah’ın yarattığı mevsime göre türlü renkte meyve dolu ya da yaprak döken ağaçlarla, güneş ay yıldızlarla bize anlatılmak istenenleri okuyabiliriz. Dünya da kâinat da birer kitaptır çünkü.

Haydi şimdi size minik bir soru: 

“Dağ yazmak mı daha kolaydır, taş yazmak mı?”

“Güneş yazmak mı daha kolaydır, lamba yazmak mı?”

Yazı günümüzde sadece geçmişi kaydetmek ve bir hatırlatma aracı olmakla kalmıyor arkadaşlar. Bugün çok daha önemli bir yeri var. İnsanın anladığını anlatmasını sağlıyor yazı. Fikirlerimizi aktarmak bir ihtiyaç, birbirimizi anlamak, en önemlisi yaratılış sebebimizi anlamak bir ihtiyaç, bu sebeple yazabilmek çok kıymetli. Söylemek istedikleriniz varsa içinizdekileri biriktirmeyin yazın. Bize yazın, günlük yazın, hatıra defteriniz olsun içinizden geldiği gibi yazın. Yeter ki okuma yazmanız ezbere cümlelerle sınırlı kalmasın.

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!