Meryem'in Kitaphanesi

Kültür Edebiyat Genel Kültür

“Eğer insan görülmek istemiyorsa bir şeyin arkasına saklanır.”

 

Tekrardan merhaba canım arkadaşlarım!

Zihnimizde yine yapraklarını açmayı bekleyen bir çiçek var. Emin olabilirsiniz, çiçeğimiz de en az sizin kadar heyecanlıdır. Müsaadenizle hemen onu tanıtmak ve hakkında öğrendiğim bilgileri paylaşmak istiyorum. Tabi ki öncelikle çiçeğimizi besleyip büyüten, yazarımız Asa Lind hakkında kısacık bir açıklama yapmak isterim. İsveç’te 1958 yılında küçük bir köyde doğan yazar—bakmayın kitap yazarı diye tanıttığıma aynı zamanda gazetecilik, oyunculuk, aşçılık, öğretmenlik gibi birçok meslek sahibi—kitaplarıyla bol bol ödül almış ve okurlarının da çokça sevgisini kazanarak kendine güzel bir hayal dünyası kurmuş.

Başlar başlamaz neden hemen yazarın bu on parmağında on marifet olan yanlarını yazdım diye soracak olursanız hemen söyleyeyim. Yazar, çocukları o kadar yakından gözlemlemiş, dünyalarının içine o kadar güzel girebilmeyi başarmış ki, farklı mesleklerin de ona büyük katkıları olduğunu düşünüyorum da ondan. Tabi bu arada kendisine ilham veren kızını da unutmamak gerek.

Kitabımızın uzun yıllar kendini hem çocuklara hem de yetişkinlere sevdirebilmesi de hiç değişmeyen ve değişmeyecek bazı konuları ele aldığının da habercisidir bana kalsa. Yazarımız bazen de biz çocuklar için bilmece gibi üstü örtülmüş konulara değinmiş. Onları bulmaya ya da o örtüyü kaldırmaya çalışmak da çok heyecan verici değil mi? Ne dersiniz? 

Neyse bu kısmı fazla uzatmadan şimdi de biraz baş karakterimiz olan meraklı mı meraklı Zackarina’dan bahsetmek istiyorum size. Baştan söyleyeyim Zackarina demek kitaba ismini veren Kumkurdu demek, Kumkurdu demek Zackarina demek! Çünkü koskocaman bir deniz kıyısında küçük bir evde ailesiyle yaşayan Zackarina’nın her şeyi ve biricik dostu Kumkurdu’dur. Anne ve babasının çalışmaya çok fazla zaman ayırması, onun bir çocuk olarak gereken ilgiyi görememesi işleri daha çok çıkmaza sokar. Kimin annesiyle saklambaç oynamak istemesine rağmen annesinin işi çıkmamıştır ki? Veya kim, tanımadığı misafirler geldiğinde çekinip utanmamıştır? Hatta o kadar eminim ki, mutlaka bisikletten düşüp dizlerinizde “gökkuşağı lekeleri” görüp siz de canınızı yakmışsınızdır. Evet, bence her çocuk az da olsa bu gibi durumlara aşinadır. Az evvel bahsettiğim o tatsız olayları mutlaka siz de yaşamışsınızdır. Sürekli ilgisiz bırakılan bir kız çocuğu neler yaparsa işte Zackarina da bunların altına imzasını atmaktan geri durmaz.

Zackarina, bir gün kendini sıkıntıyla kumsala attığında yanlışlıkla keşfeder Kumkurdu’nu. 

“Kımıl kımıl bir şeydi. Altın sarısı tüyleri, sahilin kumlarına karışıp gidiyordu.” diye tarif eder onu.

Bir de Zackarina’nın bende de olan bir özelliğini fark ettim. Bazen o kadar çok şey düşünüp merak ediyor ki, sorduğu sorular Kumkurdu’nun sayabildiği kum tanelerini geçiyor. Akla hiç gelmeyecek sorular bir anda kafasını doldurup taşırıyor. Lütfen şunu unutmayın, sorduğunuz sorular kadar o soruların cevapları vardır. Her sorulan soru bir kilitli kapı, her verilen cevap da o kilidi açacak anahtardır. Ama bazen yanınızda anahtar da olmayabilir tabi. Yine de hiç meraklanmayın çünkü cevap çok ama çok yakınınızda! Çünkü Kumkurdu ya bir ağaca tünemiş oturup yıldızları sayıyor ya da kum taneleriyle derin bir sohbet içerisindedir. O yüzden anahtarını bulamadığınız kapılardan korkmanın hiç lüzumu yok. Mutlaka Kumkurdu’nun cevaplarından veya çözümlerinden tatmin olacaksınız. Aramızda kalsın, bazen Kumkurdu’nu göremeyebilir,  sorularınızı başkalarına sorabilirsiniz. Mesela büyüklere. Kendinizi onlara açıklayamadığınız zamanlar olursa lütfen kaygılanmayın. Bize çok mantıklı gelen şeyler büyüklerin hoşuna gitmeyebiliyor. Veya tam tersi. Onların çok severek yaptıkları bize çok saçma gelebilir.

Yine kitaptan bir örnekle açıklayacak olursak gazete okuyan bir baba çok sıkıcıdır, hele hele masmavi bir denizde yüzme teklifini reddeden bir baba daha çok sıkıcıdır. N’olur yani anne babalar kendi önceliklerine biraz ara verip çocuklarının gözlerinin içine baksalar değil mi ama?

Belki de bir akşam yemeğinde bir çift ayak, masanın bir ayağına tekme atıp duruyordur ve siz bunların kendi ayaklarınız olduğunun bile farkında değilsinizdir. Fakat kendinizi açıklayamazsınız. (Bu ayak sallamayı küçükken ben de çok severdim hala da yaparım çünkü hala bir çocuğum:))

Kısacası canım arkadaşlarım, siz de cevaplanamayan bir soruya veya üzüldüğünüz bir olaya sahipseniz, bu deniz kokan kitaptaki “eşi benzeri olmayan garip hayvan” sayesinde dertlerinizden belki kurtulur, bir kum tanesi kadar hafiflersiniz.

Mutlu, Kumkurdu kadar bilgili ve eğlenceli kalın... Ha bu arada unutmadan eğer biraz kitap raflarını incelerseniz bu kitabın bir seri olarak “Kumkurdu - Daha Fazla Kumkurdu - Daha Da Fazla Kumkurdu” diye ilerlediğini göreceksiniz.

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!