Kıymetli arkadaşım yeniden merhaba!

Görüşmeyeli nasılsın? Afiyettesindir inşallah. Geçen sayıda sana bir şey sormuştum, hatırlıyor musun? Hayatına geçirdiğin görgü kurallarını merak etmiştim; dergimize yazıp bizimle paylaştın mı? Arkadaşım açıkçası ben biraz meraklı biriyimdir, o yüzden böyle şeyleri öğrenmek isterim. Sen de meraklı mısındır? 

Bu arada merak demişken; bu sayıda inceleyeceğimiz görgü kurallarından biri merakla ilgili. Birlikte bakalım mı?

 

TECESSÜSTEN UZAK DURMAK

  • Te-ce-ces-sü, ne? 
  • Kelimeyi okumaya çalışırken hecelediğini duyar gibiyim. Telaffuzu zor kelime, kabul. 
  • Tecessüs, bir şeyin iç yüzünü anlamaya, merakını gidermek için kendini belli etmeden öğrenmeye çalışmak, anlamlarına geliyor. 
  • Sevgili arkadaşım biliyorsun ki merak inanılmaz kıymetli bir duygudur. Şu an elinde tuttuğun dergiyi basan matbaa makinesinden tut, çizgi film izlediğin televizyona kadar her şey merak duygusunun eseridir. Çocuklar doğduklarında Allah’ın onlara otomatik olarak yüklemiş olduğu merak duygusu, konuşmaya başladıktan itibaren sonu gelmeyen sorular sormalarına sebep olur. Çünkü her şeyi ama her şeyi merak ederler. “Anne bu ne, baba şu ne?” sorularıyla başlayan bu durum aslında harika bir durumdur; hayatı büyük bir iştahla öğrenmeye çalışan çocuk tabi ki her şeyi merak edecektir! Bu duygu yeni şeyler öğrenmesi için ona büyük bir dayanak noktası oluşturur. 
  • Amaaa... bu merak duygusu, eğer girmemesi gereken yasak bölgelere girerse işte o zaman işler değişir. Bir bakmışsın bu harika duygu zehirli bir şeye dönüşmüş. Hem sahibini hem de başkalarını zehirleyen bir şeye. (Zehirlemeyi mecazi olarak kullandığımın farkındasın değil mi?) 
  • Peki neresi bu yasak bölgeler, merak ettin değil mi? Bunu merak et arkadaşım, sana zarar verecek şeylerden nasıl korunacağını merak et. Bu merak duygusunun faydalı kullanımıdır. 
  • Zararlı kullanımın en başında gelen şeyse insanların özel hayatlarını merak etmek, araştırmak. Buraları merak etmeyeceğiz arkadaşım, buralar yasak bölgeler. Karşımızdaki bize bir şey anlatmak isterse zaten anlatır. Eğer özelini anlatmıyorsa soru sormayacağız, merak etmeyeceğiz; hele ki merakımızı gidermek için çaktırmadan araştırmaya hiç mi hiç çalışmayacağız. Yani tecessüs yapmayacağız. 
  • Mesela arkadaşın çok çalışmasına rağmen sınavdan düşük not aldı ve canı çok sıkıldı. Kaç puan aldığını da söylemek istemiyor. Söylemek istemiyorsa sen hiç merak etmeyeceksin canım arkadaşım. Hadi diyelim merak ettin; merak etsen bile sormayacaksın, işin peşine düşmeyeceksin. Unutmayalım ki bizi çok seven ve her zaman iyiliğimizi isteyen Allah’ımız Hucurat suresinin on ikinci ayetinde bize buyurmuş ki: “Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayın” Bunu sakın ha unutmuyoruz arkadaşım, tamam mı? Bizi ilgilendirmeyen şeylerin peşine düşmüyoruz.

 

DAVETE İCABET ETMEK

Bir diğer görgü kuralımız da davete icabet etmek arkadaşım. 

İcabet etmek; teklif edilen, istenen bir şeyi kabul etmek demektir. Böylece davete icabet etmek de size edilen bir daveti kabul etmek anlamına gelir. 

Sevgili arkadaşım, davete icabet etmekle alakalı üzücü bir anım var, müsadenle paylaşmak isterim. Benim bir ablam, bir de abim var. Fakat ikisi de benden epey büyük; abimle on beş, ablamla on iki yaş farkımız var. Bundan ötürü biraz yalnız bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Çünkü ben çocukken onlar üniversiteliydi ve evde benimle oynayacak kimse yoktu. Bu yüzden arkadaşlarım benim her şeyimdi, onlarla oynamaya can atardım. 

Çocukluğumu düşündüğümde birkaç yüz beliriyor zihnimde; bize gelmelerini, onlarla oynamayı o kadar isterdim ki... Anneleri de izin verirdi ama onlar gelmezdi, yani davete icabet etmezlerdi; ben de çok üzülürdüm. 

İnsanın bir oda dolusu muhteşem oyuncağı olsun, eğer beraber oynayacağı kimse yoksa hiçbir anlam ifade etmiyor, biliyor musun!.. 

Yetişkinlerin dünyasından örnek verelim: İki insan evlenecek diyelim. Bu ânı ne kadar heyecanla beklerse beklesinler, eğer yanlarında mutluluklarını paylaşacakları kimse olmazsa o güzel olay zehir olur. İnsan insana muhtaç yani arkadaşım. Allah bizi, birlikte sevinelim, sevincimiz çoğalsın; birlikte üzülelim, üzüntümüz azalsın diye böyle yaratmış. 

Ben de geçen sayımızda, sana hayatında iyi uyguladığın görgü kurallarını paylaşma davetinde bulunmuştum hatırlarsan. İcabet edecek misin? Yoksa beni gözü yollarda mı bırakacaksın? Seçim senin; görgülü kuş olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu. 

Bir dahaki sayıda görüşmek üzere, sevgiyle!

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!