Çırak / 'Hayatın İçinden' Kısa Bir Öykü

Onu en az on yıldır görmemiştim. Büyük bir spor salonu açtığını işitince hiç vakit geçirmeden ziyarete gittim.

Gençlere judo ve karate dersi veriyordu. Arkadaki bahçede de birçok spor âleti göze çarpıyordu.

Kucaklaştıktan sonra:

“Siyah kuşak sahibiyim.” diye söze başladı. “Bu nedenle okul açmak istedim.”

Siyah renkli pantolon kemerimi gösterirken: “O kuşaktan bende de var.” diye burun kıvırdım. “Üstelik yirmi yıldır taşıyorum. Bu durumda sen ‘çırak’ sayılırsın.”

“Benimki o kuşaktan değil.” diye gülümsedi. “İstersen gel, sana ne olduğunu göstereyim.”

Beni bahçeye çıkartıp 3-5 tane kiremidi üst üste koydu ve daha sonra bir vuruşta hepsini parçaladı. Bu sırada müthiş bir nâra attığından, neredeyse aklımı başımdan almıştı.

Kendime geldiğimde:

“Neden böyle bağırdın?” diye sordum. “Az kalsın korkudan bayılacaktım.”

“Konsantre oluyorum.” diye atıldı. “Bağırmazsan bu işi yapamazsın.”

“Bence mantıklı.” dedim. “Ellerinin acısından daha sonra bağırmak ayıp olur zaten.”

Omzuma şaka yollu bir yumruk atarken:

“Ellerim bir balyoz gibi sert ve sağlamdır.” dedi. “Ülkemizde kaç tane usta var ki?”

Yanındaki öğrenciler daha rahat duysun diye bu sözleri yüksek bir sesle söylemişti. Bu nedenle kulağına doğru eğilip:

“Eğer yanlış görmüyorsam bahçede üç tane ‘usta’ var.” dedim. “Kendini bu kadar övmen, onların yanında biraz ayıp kaçmaz mı?”

Etrafına bakınırken:

“Hiç fark etmedim.” dedi. “Gerçi tanıyamadığım birkaç kişi var ama...”

“O ustalar senin gibi bağırmadıkları için fark etmiyorsun.” dedim. “Üstelik onlar, topraktan yapılmış kiremitleri değil, sert kayaları parça parça ediyorlar. Hem de pamuk gibi yumuşak elleriyle...”

Sözlerimde bir şaka havası seziyor, fakat bu işi bir türlü çözemiyordu. Sonunda boynunu büküp:

“O ustalarla tanışmak isterim.” dedi. “Söylediğin sözler eğer şaka değilse, kimden ders aldıklarını sorup anlarım.”

Teklifini kabul edip koluna girdim. Ve onu bir çam ağacının yanına götürerek:

“Merhaba usta!” dedim. “Arkadaşım sizinle tanışmak istiyor. İpek gibi yumuşacık köklerinizle, demir gibi kayaları nasıl kırdığınızı merak etmiş.”

‘Siyah Kuşaklı Hoca’, hafifçe tebessüm edip çam ağacının dibine doğru eğildi. Ağacın ince kökleri, hemen altındaki kayalara gömüldüğünden, onlardan bir kısmını çatlatmıştı.

Arkadaşım daha sonra tekrar gülümseyerek: “Bana çırak demekte çok haklısın.” dedi. “Fakat benim bundan şikâyetim yok. Çünkü hem bu bahçedeki ustaları tanıdım, hem de onlara ders veren Büyük Ustayı…”

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!