Merhaba arkadaşlar,
Geçen aydan bu yana nasılsınız?..
Önceki yazımızda size söz vermiştim; çocukken oynadığımız oyunları anlatacaktım. Haydi şimdi el ele tutuşup, hayalen benim çocukluğuma uçup gidelim…
Önce size biraz evimizden bahsedeyim: Evimiz sobalıydı, yani kışın sobayla ısıtılırdı. Sobanın üzerine de su dolu bir güğüm konulurdu, ısınınca sürekli cızır cızır öterdi. Bu bir nevi fon müziği gibiydi ama tekdüze bir ses değildi, sürekli değişen doğaçlama bir müzik gibiydi. Hatta sobada yanan ateşin şiddetine göre bu sesin ritmi değişirdi. Bazen sobanın üzerine elma veya portakal kabuklarını koyardık, evimize bunların hoş kokusu yayılırdı.
Bir de soğuk havalarda pencereler buharlanırdı ve camlara resimler yapardık. Altmış ikiden, yirmi altıdan tavşan çizerdik, ben bazen çiçekler çizerdim… Biliyor musunuz, insan çocukken yaşadıkları geride kalmıyormuş; yıllar geçti ve cama çizdiğim o çiçekleri çini tabakların içine çizdim…
Kar yağınca çok sevinirdik. Kartopu oynardık, kardan adam yapardık. Mahallemiz yokuş olduğu için caddeye kadar kayardık; en büyüğümüz önde, yaş sırasına göre birbirimize tutunurduk kayarken.
Havalar ısındı mı kimse bizi tutamazdı hep sokakta oyunlar oynardık. Hele ip atlarken çok mutlu olurduk.
Sonra istop oynardık… Bu oyunun ismini duydunuz mu? Duymayanlara anlatayım: Hepimiz bir şehrin ismini alırdık ve içimizden birisi topu olabildiğince havaya atıp bir şehrin ismini söylerdi. Ve o şehrin ismini alan arkadaşımız topu havada tutmaya çalışırdı; tutamaz düşürürse yanardı…
Sonra dokuz kiremit oynardık. Aynı büyüklükte dokuz kiremit parçasını üst üste koyup belli bir mesafeden topu atıp devirirdik. En çok taşı deviren kazanırdı.
Bazen de misket büyüklüğüne beş taş bulurduk. Sonra o taşlardan birini avucumuza alır, ardından onu biraz yukarıya atıp yerden bir taşı elimize alırdık; oyun böyle taşları tek tek avucumuza toplayana kadar devam ederdi. Şıkırdayan taşların sesini hâlâ duyar gibiyim:)
Bir de aç kapıyı bezirgân başı oyunu vardı. İki arkadaş, karşılıklı olarak kollarımızı kapı gibi yapar ve “Aç kapıyı bezirgân başı…” şarkısını hep birlikte söylerdik. Arkadaşlarımız kuyruk olup bu kapıdan tek tek girerlerdi… O ne güzel bir şarkıydı, o müziğin ritmiyle bir ve beraber olmanın hazzını yaşardık…
Sahi unutmadan söyleyeyim. Oyunlarımızı küçük büyük demeden mahalledeki bütün çocuklarla hep birlikte oynardık. Siz de öyle yapın benim tatlı arkadaşlarım olur mu? İnsanları kırmayın, üzmeyin, beraber oynadığınız oyunlarınızda mutlu olun. Arkadaşlarla oyun oynamak çook güzeldir ve size çok şey katar. Beni de aranızda hayal edin olur mu. Belki de gelirim:) Hepinizi çok seviyorum, dualar ediyorum…
Sesini Yükselt!
Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.
Yorum yapabilmek için giriş yapınız