Yine bir bilmece size sevgili arkadaşlar:
“Eğri çınar
Yerden alır
Gökte yer.”
Evet, cevap zürafa tabi ki. Zürafa en uzun boylu hayvan biliyorsunuzdur. İriliği yönünden ise gergedanla birlikte üçüncü. İri bir erkek zürafa iki ton ağırlığında olabiliyor. Dişi zürafa erkekten 60-90 santim daha kısa ve ağırlığı da 600-700 kilo kadar.
Zürafa’nın boynu çok uzun. Ama daha ilginç olan, boynundaki kemik sayısının bir at ya da inektekinden fazla olmaması. Boynunun uzunluğu buradaki kemiklerin uzun olmasından ileri geliyor.
Zürafaların erkeğinin de, dişisinin de boynuzları var. Ama bunlar, deri ve tüyle kaplı ve uçlarında siyah bir kıl kümesi bulunan çok kısa boynuzlar. Bazı zürafalarda, gözlerin arasında üçüncü bir boynuzları daha bulunuyor. Hatta bazı yaşlı erkek zürafaların boynuz çiftinin arkasında, alçak çıkıntılar şeklinde ikinci bir boynuz çifti daha bulunuyor.
Zürafanın uzun siyah kirpikleri olan koyu kahverengi gözlerinin üzgün gibi bir ifadesi mi var acaba?
Afrika av hayvanlarının arasında görüşü en keskin olan hayvan zürafa. Boyunun uzunluğu uzak yerleri de görebilmesini sağlıyor.
Zürafanın dudakları uzun ve kıllı ve ayrıca cisimleri tutabilme yeteneği var. Dili de çok uzun; hatta bazı yetişkin zürafalarda 45-50 santim uzunluğunda olabiliyor. Diliyle kendi yüzünü ve kulağını temizleyen tek hayvan. Sert ve zımparalı olan diliyle her türlü dikenli bitkiyi yiyebiliyor.
Zürafa yürürken genellikle vücudunun bir yanındaki bacaklarını aynı zamanda hareket ettiriyor. Bu da onun yürüyüşünün zarif görünmesini sağlıyor. Zürafa istediği zaman vücudunun bir tarafındaki ön bacakla öbür tarafındaki arka bacağı aynı zamanda hareket ettirerek de yürüyebiliyor. Dörtnala koşarken görünüşü ise harika.
Zürafa da tıpkı deve gibi suda yüzemiyor; sığ suda yürümekte bile zorlanıyor. Hele derin bir ırmak, zürafanın asla aşamayacağı bir engel. Onun yürüdüğü toprak sıkı ve sert kurak araziler olmalıdır. Çünkü bataklıklı araziden geçerken çamurlara saplanır ve kurtulamaz.
Zürafalar sosyal hayvanlar ve neredeyse hiç kavga etmiyorlar. Hayatını koruması gerekmedikçe kimsenin canını yakmayan hayvanlar. Ekinlere de zarar vermiyorlar.
En sevdiği yiyecek, Afrika ovalarının en yaygın ağacı olan akasyanın yaprakları ve sürgünleri yani bitkinin yeni filizleri. Zürafanın bedenindeki desenler, akasya ağaçlarının önünde, gölge ve ışık lekelerini andırarak kusursuz bir kamuflaj görevi görüyorlar.
Ayrıca zürafa derilerinde yer alan desenler kendilerine özel yaratılıyor. Aynen bizlere verilen parmak izleri gibi, her zürafaya benzersiz bir desen veriliyor.
Zürafa birkaç hafta, hatta bir ay su içmeden yaşayabiliyor. Allah’ın ona verdiği yetenekle yapraklardan aldığı nem ona kâfi geliyor. Suyun bol olduğu yerlerde ise zürafalar düzenli su içiyorlar.
Zürafalar bazen yere yatıyor ama genellikle ayakta uyumayı tercih ediyorlar. Üstelik her gece de uyumuyorlar. Ömürlerinin neredeyse 5’te 4’ünü ayakta geçiriyorlar.
Annesinin karnında on dört veya on beş ay kaldıktan sonra dünyaya gelen yavru zürafa 150 santim boyunda oluyor. Yavru doğduğunda, sadece boyun ve bacaklardan meydana gelmiş gibi komik gözüküyor. Önceleri bacaklarının üzerinde sallansa da, yavru zürafa doğduktan 20 dakika sonra ayağa kalkıp gezinebiliyor. Yavru hayatının ilk dokuz ayında anne sütüyle besleniyor. Daha sonra ise akasya ağacının dallarına uzanıp karnını doyurabiliyor.
Yavru zürafa da tüm yavrular gibi oynayıp zıplamayı seviyor. Sürülerde iki-üç gözcü, küçük yavruları kontrol ediyor. Yavruların sürüden fazla uzaklaşıp aslanlara yem olmaktan korumak, bu yetişkin zürafaların görevi. Eğer bir yavru oyun arasında uzaklaşacak olursa, gözcülerden biri koşarak onu geri getiriyor. Çok ilginç değil mi?..
Her şeyi yaratan ve onlara özel şekiller, özellikler veren Allah, bu güzel zürafaları da uzun boylu zarif hayvanlar olarak yaratıyor ve yaşatıyor.
Sesini Yükselt!
Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.
Yorum yapabilmek için giriş yapınız