Kaptan Kaftanbıyık İle Organik Hoşaf Gezegenine Seyahat

RESİMLEYEN: NUREFŞAN ALTINTAŞ

Kültür Edebiyat Öyküler

Organik Hoşaf Gezegeni herkesin hayallerini süsleyen bir gezegen… İçerisinde sütten, çikolatadan ve tabi ki hoşaftan ırmakların olduğu bu büyülü gezegene ulaşmak herkesin hayali…

Kaptan Kaftanbıyık ve mürettebatı, diğer rakiplerini sollayıp bilinmezlerle dolu bir keşfe çıkıyorlar…

Bundan tam 100 sene önce idi; yani 2100’lerin başı... Kaptan Kaftanbıyık liderliğindeki astronot birliği, yeni gezegen Organik Hoşaf’a bir ziyaret gerçekleştirecekti. Bu kadar uzak bir gezegene diğer milletlerden daha çabuk ulaşabilecekleri teknolojiyi bulmaları kolay olmamıştı şüphesiz. Evren’in kestirme yolları solucan delikleri…

Her girişin bir çıkışı olmalı değil mi? Eğer yoksa o zaman ne yaparız? Ya da tam çıkacak iken aniden kapanırsa bu delik… Bolu tünelinin ortasında ışıksız yapayalnız, motorundan dumanlar tüten bir araç gibi kalmasalar bari.

Bunu gerçekleştirebilecek ilk ülke olma ihtimali herkesi çok heyecanlandırdı... En çok da Kaptan Kaftanbıyık’ı.

Kaptan, o kadar kendinden emin ki; giderken yanına lokum ve kolonya almayı da ihmal etmemiş. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım, diye düşünmüş olsa gerek...

“Semih yavrucuğum, şu lokumları al yanına. Lazım olabilir.”

“Lokum mu? Şeker pudraları uzay aracımıza zarar vermesin sakın!”

“Canım benim, vakumlu poşetlerin içinde onlar, sen onu dert etme.”

Bütün mürettebat gemideki yerlerini aldıktan sonra geri sayım başlamış. 10, 9, 8. . . . 3, 2, 1!.. Ve büyük bir gürültüyle gemi kalkmış. Bütün ülke ayakta, gözyaşlarıyla uğurluyorlar. Sağ salim dönsünler diye dualar ediliyor.   

Son teknoloji sayesinde atmosferden çıkarken hiç zorlanmamışlar. Sadece ilk kalkışta basınçtan dolayı yüzleri şekilden şekle girmiş. Parmak uçlarını hissetmekte zorlanmışlar. Hatta Kaptan Kaftanbıyık, dünya ile iletişim kurabilmek için kumanda düğmesine burnu ile basmak zorunda kalmış.

Kısa bir süre sonra uzay boşluğuna ulaştıklarında rahatlamışlar. Kuş gibi hafiflemişler. Hatta ne kuşu, uzayda yerçekimi olmadığı için tüy gibi!..

Uzay yolculuğunun ilk dakikalarında karşılaştıkları manzara harikuladeymiş. Bütün mürettebat geminin arka penceresinden, gittikçe küçülen dünyaya bakıp hüzünlenmişler. Fakat yeni yerleri keşfetme arzusu hüzne galip gelmiş.

Samanyolu’nda ilerlerken tam geminin rotasında bir göktaşı belirmiş. Bu, hiç hesapta olmayan bir durummuş onlar için. Bütün mürettebatı endişelendiren bu durum karşısında Kaptan Kaftanbıyık kendinden emin bir yüz ifadesi ile yardımcı pilota emir vermiş:

“Evladım Semih, dümeni sağa kır!..”

Semih dümeni kırıp geminin göktaşını teğet geçmesini sağlamış.

Tabi, olayın sağ salim atlatılmasının hemen ardından bütün mürettebat kurtulmanın da sevinciyle gülmekten yerlere yatmış. Kaptan Kaftanbıyık ilk başta hiçbir şey anlamamış. Ama sonra durumun farkına varmış ve o da mürettebata katılmış.

Çünkü uzayda yönler yani sağ, sol, alt ve üst gibi kavramlar yok. Hal böyle olunca yardımcı pilot ilk başta nereye gideceğini şaşırmış. Bir anda kendi sağına kırmış dümeni. Bereket göktaşı çok büyük değilmiş de kurtulabilmişler. Yoksa uzaya gönderilen son teknoloji uzay gemisinin sonu hüsran olabilirmiş.

UZAY NASIL KOKAR?

Nihayet zorlu yolculuklarının ilk günü geçmiş. Herkes en çok Organik Hoşaf gezegenini merak etse de yıllarca kitaplarda okudukları güneş sistemine ait gezegenleri görmek de oldukça keyifliymiş. Bir ara uzay gemisinin ısıtma ünitesi arızalanıp geminin buz gibi olmasına neden olmuş.

Kaptan Kaftanbıyık’ın bir an önce ne yapması gerektiğine karar vermesi gerekiyormuş. Mürettebattan bazıları dünyaya geri dönmeyi teklif etse de böyle bir niyeti yokmuş cesur kaptanın. Ve aklına güneş panelleri gelmiş.

“Eğer güneş panellerini devreye sokabilirsek ısınma sorununa çözüm üretebiliriz arkadaşlar.”

“Peki ama nasıl Kaptan?”

“Panelleri açalım!..”

Ve olan olmuş… Mürettebatın gizlediği sucuklar geminin arkasında belirivermişler. Güneş ışığının sıcaklığı sucukların pişmesine neden olmuş.

Kaptan Kaftanbıyık derin bir nefes almış: “Bu sucuk kokusu da nedir buram buram? Bir de uzay toz kokar, yanık kokar diyorlar. Ne kadar güzel kokuyormuş meğer. Ah ah, sucuk olsa da yesek…”

“Şey kaptan, aslında onlar gerçek. Organik Hoşaf gezegeninde mangal yaparız diye yanımıza almıştık. Ama bütün sürpriz berbat oldu…”

“Bırakın sürprizi de haydi getirin de hemen yiyelim şunları. Yoksa koca geminin içine sinecek bu koku. Ah sizler yok musunuz? İnsanı hem çileden çıkarır hem de en zayıf noktasından yakalarsınız…”

Kaptan Kaftanbıyık ve mürettebatı Organik Hoşaf Gezegeni yolunda daha neler yaşadılar neler!.. Onları gelecek sayımızda izlemeye devam edelim.

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!