Peygamberimiz'in (asm) dedesi Abdulmuttalib, bir gün Kâbe’nin yakınında oturuyordu. Yanında Necran Kabilesi’nin ileri gelenlerinden ve eski dostlarından bir adam vardı. Sohbet ediyorlardı. Necranlı, söz arasında:
“İsmailoğulları’ndan gelecek olan son peygamberin sıfatını kitaplarda bulduk. Kendisinin doğum yeri burasıdır. Sıfatları da şöyle şöyledir…” diyerek onları birer birer saydı. Tam o sırada, Peygamber Efendimiz (asm) onların yanlarına geldi. Necranlı ona baktı. Onun gözlerine baktı, sırtına baktı, mübarek ayaklarına baktı ve:
“İşte o, budur!” dedi, “Bu çocuk senin midir?” diye heyecanla sordu.
Abdulmuttalib:
“Oğlumdur” deyince, Necranlı bu sefer, mümkün değil anlamında:
“Biz kitaplarımızda onun babasını sağ olarak görmedik!” dedi.
Abdulmuttalib usulen söylediği önceki sözünü düzeltti:
“O, benim oğlumun oğludur! O daha doğmadan, babası vefat etmiştir” deyince, Necranlı tasdik etti:
“Şimdi doğrusunu söyledin!” dedi.
Bunun üzerine Abdulmuttalib, oğullarına dönerek:
“Kardeşinizin oğlunu iyi koruyunuz! Onun hakkında söylenen şeyi işitmiyor musunuz?” dedi.
MEHMET ZAHİD IŞIK
3 yıl önce
Esselamu aleyke ya Eyyuhennebiy.