Filin Hortumunu Tutan Filozof

Düşünce Yorum Kültür Edebiyat Felsefe

“Yavrucuğum, biliyor musun, zamanın çok çok öncesinde, gözleri görmeyen yedi tane filozof varmış.” diye başladı anne, yumuşak bir sesle.

Küçük Elif, annesinin dizine sokulmuş, merakla kocaman açılmış gözleriyle onu dinliyordu.

“Aa, görmüyorlar mıymış? Peki, dünyayı nasıl öğrenmişler anne?” diye sordu Elif.

Anne gülümsedi. “İşte hikayenin en ilginç kısmı da orası canım. Bir gün, yaşadıkları yere kocaman bir fil getirmişler. Ama onlar fili göremiyorlarmış, sadece dokunabiliyorlarmış.”

Elif kaşlarını çattı. “Sadece dokunarak mı? O zaman filin neye benzediğini nasıl anlamışlar ki?”

“Bir tanesi filin uzun hortumunu tutmuş ve demiş ki, ‘Bu tıpkı kalın, kıvrımlı bir yılan gibi!’ Başka biri filin sivri dişine dokunmuş ve ‘Hayır, hayır, bu mızrak gibi sert ve sivri!’ demiş. Bir diğeri kocaman kulağını ellemiş ve ‘Bu sanki büyük bir yelpaze!’ diye şaşırmış.”

Elif kıkırdadı. “Yelpazeye mi benziyormuş? Komik!”

Anne de gülümsedi. “Evet, tatlım. Sonra bir başkası filin kalın bacağını tutmuş ve ‘Bu devasa bir sütun gibi!’ demiş. Bir diğeri sırtına dokunmuş ve ‘Bu engebeli bir tepe sanki!’ diye düşünmüş. Bir diğeri de kuyruğunu tutmuş, ‘Ne kadar da incecik bir ip bu!’ demiş. Sonuncusu ise filin yumuşak karnına dokunmuş ve ‘Bu geniş ve pürüzsüz bir deniz gibi,’ diye hayal etmiş.”

Elif düşündü. “Ama anne, fil sadece bir yılan ya da bir mızrak ya da bir yelpaze değildir ki! O kocaman bir hayvandır!”

“İşte tam da orası hikayenin bize anlatmak istediği şey sevgili Elif’im. O yedi filozof, filin sadece dokundukları kısmını gerçek sanmışlar. Her biri kendi bildiğinin doğru olduğuna inanmış ve diğerlerinin yanıldığını düşünmüş.”

Elif merakla sordu, “Peki sonra ne olmuş anne?”

“Sonra, onların yaşadığı yere bir bilge gelmiş ve onlara demiş ki, ‘Sevgili filozoflar, hepiniz haklısınız; ve hepiniz yanılıyorsunuz. Çünkü her biriniz filin sadece bir bölümüne dokundunuz. Gerçek fil, sizin anlattıklarınızın hepsinden çok daha büyük ve çok daha farklı.’ Onlara demiş ki, ‘Birbirinizi dinleyin, birbirinizin ne hissettiğini anlamaya çalışın. O zaman filin nasıl bir şey olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.’”

Elif annesine sokuldu. “Yani, herkesin kendi doğrusu mu var anne?”

“Evet canım. Herkesin gördüğü, hissettiği, düşündüğü farklı olabilir. Önemli olan, kendi fikrimizin tek doğru olmadığını anlamak ve başkalarının da farklı şeyler görebileceğini, düşünebileceğini unutmamak. Tıpkı o yedi bilge gibi, biz de bazen bir şeyin sadece bir yönünü görürüz. Ama eğer başkalarını dinlersek, onların da ne gördüğünü anlamaya çalışırsak, o zaman gerçeğe daha yakın olabiliriz. Anladın mı, güzel kızım?”

Elif başını salladı. “Evet anneciğim.”

Anne Elif’in saçlarını okşadı. “Akıllı kızım. İşte bu yüzden, farklı düşünen insanları dinlemek, onların ne demek istediğini anlamaya çalışmak çok önemlidir. Çünkü o zaman dünya bizim için daha da zenginleşir ve biz daha çok şey öğreniriz.”

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!