Selamun aleyküm benim güzel arkadaşlarım, nasılsınız? İnşallah hepiniz çok iyisinizdir. Bugünkü görgü kurallarımızı okumaya hazır mısınız? O zaman buyrun bakalım!
HADDİNİ BİLMEK
Sevgili arkadaşım yoncayı bilir misin? Bitki olan yonca. Dört yapraklısını bulunca şans getireceğine inanılan hani? Bu bir hurafedir gerçi. Gerçek olmayan, bâtıl bir inanıştır; şans mans getirmez yani. Getirdiği şey aslında ne biliyor musun: Gaz. Ne diyorsun ablacığım, dersen hemen anlatayım.
Hepiniz bilirsiniz ki inekler çobanlar tarafından otlatılmaya götürülür. Sabahın erken saatlerinden güneşin batmasına yakın vakte kadar kırlarda, meralarda, dağlarda otlarlar. Bazen çoban yanlarından hiç ayrılmaz, bazen de başlarında durmaz; sürüyü otlayacakları yere bırakıp geri döner. Günün sonunda da toplayıp köye getirir. Başında çoban olmayan sürü yonca tarlasına denk gelirse eyvah eyvah! Çünkü fazla yonca yemeleri inekleri hasta eder, hatta öldürür.
Buna halk arasında “çatlamak” denir, hiç duydun mu? Neden olur, biliyor musun? Çünkü yonca çok gaz yapan bir bitkidir. İnekler bunu haddinden fazla yiyince midelerinde hayli miktarda gaz birikir ve şişer. Mideleri ciğerlerini sıkıştırır. Müdahale edilmezse sonu ölüme kadar gidebilir.
Peki ben bunu neden anlattım sevgili arkadaşım? İnekceğizlerde akıl olmadığı için, bunun fazlası bana zarar veriyor azcık yiyip durayım, diyemez. Çatlayana kadar yer. Fakat biz insanlar akıl sahibiyiz ve durumları ölçüp tartabiliriz.
Mesele her ne olursa olsun haddi aşan şey insana zarar verir; bu yüzden insanın nerede duracağını bilmesi gerekir.
Hatta biliyor musun, güzel olan şeylerin bile fazlası zarar verir. Mesela haddinden fazla anlayış, haddinden fazla sevgi, haddinden fazla merhamet... Hadi bir örnek verelim. Bir anne düşün sevgili arkadaşım; çocuğunu öyle seviyor öyle seviyor ki, o yorulmasın, zorlanmasın diye hiçbir iş yaptırmıyor, hiç sorumluluk vermiyor. Ayakkabısını o bağlıyor, yemeğini o yediriyor, ödevlerini o yapıyor, üstünü o giydiriyor. Peki annesinin böyle davrandığı çocuk büyüyünce nasıl biri olur sence? Bedeni büyüse bile ruhu çocuk kalan, sorumluluk almak istemeyen, hayatında yapması gereken şeyleri hep başkasının yapmasını bekleyen biri olur. Hem kendi hayatını mahveder hem de etrafındakilerin. Gördün mü haddi aşan sevgi insana nasıl zarar veriyor?
O yüzden sevgili arkadaşım, konu her ne olursa olsun bir şeyi kararında ve zamanında bırakmayı; haddi aşmamayı öğrenmek gerek. Parlak bir inci gibi dikkat çeken görgülü insanların en belirgin özelliklerinden biridir bu. Neyi ne zaman bırakması gerektiğini, haddini hududunu bilen biri olabilmek.
Olgunlaşmış bir meyve gibi lezzetlidir böyle kişilerle yaşamak. Bu güzel hasletleri öğrenmeli, şahsiyetimize yedirmeliyiz.
***
Şimdi gel, ikinci görgü kuralımıza geçelim:
DENGELİ OLMAK
Sevgili arkadaşım; dengeli olmak öyle bir güçtür ki görünmeyen bir kalkan oluverir de seni şu hayatın güçlüklerine karşı öyle bir korur ki inanamazsın.
Dipsiz bir kuyuya düşecekken elinden tutup çeker, yanlış yollara sapacakken omzundan kavrar geri döndürür. Nasıl bir cevher olduğunu büyüyünce çok daha iyi anlayacaksın ama şimdi de anlamaya çalışalım, ne dersin?
Bir duygu ele alalım arkadaşım. Mesela cesaret duygusu. Şimdi bu duygunun bir ucuna gidiyoruz birlikte. Bu duygu kişide o kadar az ki neredeyse yok. Cesurun karşıtının ne olduğunu biliyorsun değil mi: Korkak. Yani cesaret duygusunun hiç olmaması insanı korkak biri yapar. Ki bu istenilmeyen bir durumdur. Diğer ucunda ise cesaret duygusu kişide o kadar fazla ki hiç korkusu yok. Kâr-zarar hesabı yapmadan her olayın içine dalıyor. Başını belaya sokuyor. Hatta belki zarar görüyor, hem de gereksiz yere. Yani kişi tam bir deli fişek. Bu da istenilmeyen bir durum.
Peki olması gereken ne?
Dengeli olmak.
Cesaret ve korkaklık arasındaki o dengeli duyguya ise “şecaat” deniyor. Aslında şecaat sözlükte cesurluk, yüreklilik, yiğitlik anlamlarına gelir ama dengesiz bir cesurluk değil bu. Gerektiği yerde temkinli olmak gerektiği yerde korkusuz olmak. İmam Gazali meşhur İhya’u Ulûmi’d-Din kitabında bunu böyle açıklar.
Bir hâlin iki ucunda olmamak; dengeli olmak çok önemlidir. İki uç hâl ise “ifrat” ve “tefrit” kelimeleriyle tanımlanır. İfrat; aşırı gitme, ölçüyü aşma; tefrit ise gereğinden daha aşağıda, geride olma demektir. Allah-u Teala bizden dengeli olmamızı ister; konu her ne olursa olsun. Gerektiği yerde gerektiği kadar davranma ölçüsünü tutturabilmek hem kendimiz hem de başkaları için çok önemlidir.
Tutturabilenlerden olmak temennisiyle. Görüşmek üzere…
Sesini Yükselt!
Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.
Yorum yapabilmek için giriş yapınız