Sarışın bir civciv yumurtadan çıktı. Kısa sürede ayağa kalktı. Yirmi bir gündür içinde yaşadığı kabuğa baktı. Minnacık bir eve benziyordu. Dışarıya çıkabilmek için kendisi kırmıştı.
Zeki bir civcivdi. Meraklıydı. “Ne yani beni bu kabuk mu yaptı?” diye sordu. “Hayır, olamaz. Ben bu kabuktan daha sanatlıyım. Gagam var, ayaklarım var, kanatlarım var, tüylerim var, yürüyebiliyorum, cik cik diye sesler çıkarabiliyorum. Oysa kabukta bu özellikler yok. Beni tanıdığını da sanmıyorum. Civciv yapmayı nereden bilecek ki!?” dedi.
Sonra annesini gördü ve öbür civciv kardeşleriyle birlikte peşine takıldı. “Acaba beni annem mi yaptı?” diye sordu. Annesini inceledi. Evet, yem yiyordu. Evet, şefkatliydi. Evet, yumurta yumurtlayabiliyordu. Fakat bir civciv yapacak zekaya ve bilgiye sahip olamazdı.
Üstelik annesi de bir zamanlar kendisi gibi bir civciv olmalıydı. Tüyleri uzamış ve gövdesi büyümüştü, o kadar. “Bence yumurtayı da annem yapmıyor aslında.” dedi. Elleri yoktu ki. Hem çizim de yapamazdı.
“Annemi, beni ve kardeşlerimi yapan başka biri olmalı.” diye düşündü. Yumurtadan civciv yapacak bir usta. Ama öyle birini göremedi. Onun göze görünmeyen bir sanatkâr olduğuna karar verdi.
“Düşünüyorum ama düşüncelerimi göremiyorum. Annem beni seviyor ama sevgiyi göremiyorum. İçimde soru soran, düşünen bir ben var, onu da göremiyorum. Demek ki görünmeyen şeyler de var. Ustam da öyle biri olmalı.” dedi.
O görünmez ustaya teşekkür etmek istedi. Kanatlarını açtı, başını göğe doğru kaldırdı ve cikcikleriyle teşekkür etti.
Sesini Yükselt!
Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.
Yorum yapabilmek için giriş yapınız