Gülmece Güldürmece

GÜVERCİN

Bir Fransız lokantasında garson, “Çok tazedir, yeni avlandı” diyerek müşterisinin önüne yemek tabağını koydu. Gelen güvercin kızartmasını iştahla yemeye başlayan müşterinin dikkatini bir şey çekti. Güvercinin ayağına bağlı bir tüp gördü. Onu alıp açtığında içinde bir yazı gördü. O notta şöyle yazıyordu:

Yarın şafakla hücuma kalkacağız. 

İmza: Napoleon.

***

ZAYIF VE ŞİŞMAN

Biri çok şişman, öteki çok zayıf iki arkadaş birbirine rastladı:

Şişman dedi ki: 

“Bu ne sıskalık yahu!.. Gittikçe zayıflıyorsun. Hani seni görenler, dünyada kıtlık var sanacaklar.”

Zayıf olan cevap verdi:

“Senin bu halini görenler de, o kıtlığın nedenini anlayacaklar tabii…”

***

SOKAK TABLOSU

Bir zengin, bir ressama tablo ısmarlamıştı. Tablo bittiğinde, zengin geldi, gördü, ama pek beğenmedi:

“Üstad” dedi. “Yaptığınız resim güzel olmasına güzel de. Ben şöyle bol insanlı bir resim arzuluyordum. Sokak var ama o sokağa insan koymamışsınız hiç.”

“Efendim, bu tablo bir pazar sabahını gösteriyor. İnsanların hepsi daha uykudalar. Birazdan uyanıp sokağa çıkacaklar.”

“Öyle mi? Tamam. Şimdilik hoşça kalın.”

“Nereye? Tablonuzu almıyor musunuz?”

“Alacağım, ama insanlar uyansınlar, o zaman gelirim resmi almaya…

***

MÜZE GÖREVLİSİ

Müzeyi gezenler, müze görevlisine sormuşlar:

“Afedersiniz, şu sütun kaç yıllık acaba?”

“Efendim, bu sütun tamamı tamamına iki bin üç yüz yirmi bir yıl, on dört günlüktür.”

Turistlerin gözleri açılmış; acayip şaşırmışlar:

“Neee? Böyle günü gününe bilebilmek? Nasıl oluyor bu?”

“Gayet basit” demiş görevli, “Ben bu müzeye bekçi olarak girdiğimde, bana bu sütunun iki bin üç yüz yıllık olduğunu söylemişlerdi. Eee, ben müzede çalışmaya başlayalı da yirmi bir yıl, on dört gün olduğuna göre…”