Leylekler Havada, Dağda, Kırda, Ovada

Canlılar Âlemi Kültür Edebiyat Çevremiz Bilim Genel Kültür

“Leyleği havada görmek” deyimini duydunuz mu? Çok gezenlere takılmak için söylenen bir sözdür. Bunun elbette dayandığı bir gerçek vardır. Çünkü leylekler göçebe kuşlardır. 

Bir de leylekler, ses çıkarmak yerine, gagalarını birbirlerine çarparak anlaşırlar. Bu sebeple insanlar, boş ve anlamsız konuşanları, “leyleğin ömrü (günü) laklakla geçer” sözü ile iğnelerler.

Leyleğin gövdesi oldukça iri, bacakları uzun, kanatları kuvvetlidir. Boynunu öne uzatarak uçar. 

Yuvalarını binaların bacaları, direkler gibi uygun yerlere yaparlar. Kurbağa, fare gibi tarlalara zararlı hayvanları yiyerek beslendiği için faydalı bir kuştur. Yılanları da avlar.

Leylekler, gagalarını takırdatarak hemcinsleriyle anlaştıkları için, leylek kelimesi, Arapça (لقلق/لكلك) laklak, leklek veya laklaka “lak lak etti” kelimelerinden türetilmiştir. 

LEYLEKLERİ TANIYALIM:

Leylek, leylekgiller familyasından büyük ve uzun bacaklı bir kuş türüdür. Siyah kanat uçuş tüylerinin dışında tamamen beyazdır, gagası ve bacakları erişkinlerde kırmızı, yavrularda ise siyahtır. 100-115 cm uzunluğunda, 2,3 ila 4,5 kg ağırlığındadır, kanat açıklığı ise 155-215 cm olan bir kuştur.

LEYLEK AİLESİ

Hem erkeği hem de dişisi, yuvalarını birkaç yıl kullanabilecek şekilde saz ve samandan yaparlar. Dişi leylek her yıl bir kereliğine dört yumurta yumurtlar. Leylek çiftlerinin her ikisi de kuluçkaya yatar ve yavruları birlikte beslerler. Allah, bu basit yumurtalardan bir ay gibi bir zamanda yavru leylekleri yaratır.

Yeşil alanlar, yazın göç ettikleri, üreme bölgeleri.

Mavi alanlar, kışı geçirdikleri bölgeler.

Kırmızı çizgiler, yaklaşık göç yolları. (Kaynak: Vikipedi)

GÖÇ YOLLARI

Leylekler çok uzun mesafelere giderler. Çoğunlukla tropikal Sahraaltı Afrika’dan Güney Afrika’nın güneyine ve hatta Hindistan alt kıtasının güneyine kadar olan bölgede kışı geçirirler. Avrupa’dan Afrika’ya göç ederken Akdeniz üzerinden değil, doğuda Levant üzerinden, batıda da Cebelitarık Boğazı’ndan geçerler.

Göç eden leylekler

 

UÇUŞ HIZLARI

Leyleklerin göç süresi şartlara göre 3 ila 10 hafta sürebilir. Günde 7-10 saat uçabilen leylekler, saatte 50 km hız yapabilir, günde 200-300 km yol gidebilirler. Yani 10.000 km civarında bir göç yaparlar.

Şimdi arabanızla bir seyahate çıktığınızı düşünün. Size 10.000 km uzaklıkta bir adres verildi ve oraya gideceksiniz. Haritanız yok, pusulanız yok, yol levhaları yok, navigasyon yok ve kimseye yolu sormak da yok… 

Acaba bu seyahati tamamlamanız ve size verilen adresi bulmanız ne kadar mümkün olur? Girdiği büyük binada, çarşı pazarda kaybolup çıkışı bulamayan insanları da düşününce, 10.000 km’lik bir seyahatin öyle basit bir iş, kuş beyniyle alınacak yol olmadığı anlaşılıyor…

Peki, bu kuşlar bu uzun seyahatleri nasıl yapmaktadır? 

Düşündüğümüzde iki seçenek başka ihtimal yok:

1- Ya bu kuşlar insandan daha akıllı, daha zeki ve daha becerikli.

2- Ya da bu kuşları birisi yönlendirip onlara yol gösteriyor.

 

Hangi seçenek doğru olabilir?

Eğer bu göçü kuşların kendi başına yaptığını kabul edersek, o zaman onların çok akıllı, hatta insandan bile daha akıllı olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Kuşlar akıllı olmadığına göre, demek ki, kuşlar bu işi kendi başlarına yapmıyorlar.

Öyleyse ikinci şık daha mantıklı. Yani kuşları cansız bir yumurtadan yaratıp can veren Allah (cc), onlara yaşam şartlarına göre ihtiyaçlarını da veriyor.

Evet arkadaşlar bazıları, bu harika olayı açıklamaya yetmeyen “içgüdü” diyor ama; biz işin gerçek yönünü biliyor ve Allah’ın sevk etmesi, yönlendirmesi anlamında “sevk-i ilahi” diyoruz.

 

Bu gerçeğe bir örnek

Hiç göç yapmamış bir leylek, kafes içerisinde İtalya’ya götürülmüş ve göç mevsimi geldiğinde serbest bırakılmış. Görülmüş ki bu işaretli leylek, en kısa yolu takip ederek 125 gün sonra leyleklerin göç edip toplandığı bölgeye varmış.

Demek akıllı olmadıkları halde akıllı gibi hareket etmeleri gösteriyor ki, bu harika işleri kendi başlarına yapmıyorlar; onlar yönlendiriliyor.

LEYLEKLERİN İZİNDE BİR YIL

Nisan ayında leyleklerin sayıları iyice artar. Geçen yıl terkedip gittikleri yuvalarını bulup düzeltmeye başlamışlardır çoktan. Hatta erken gelen bazı leyleklerin yuvalarında yumurtalar bile görmemiz mümkündür.

Mayıs: Yavru leyleklerin yumurtalardan çıkma zamanı. Bu ayda anne-baba leylekler sürekli yavrulara yiyecek taşır. Solucan, kurbağa, büyük böcekler, küçük fareler ve balıklar leyleklerin başlıca besinleridir.

Haziran, Temmuz: Bu ayın ortasında yavru leylekler iyice büyümüş olur. İlk uçuş antrenmanları bu ayda başlar. Yavrular yuvanın içinde kanat çırparak çalışmaya devam ederler. İyice büyüyen yavrularla birlikte artık yuva dar gelir. Leylek ailesinin büyükleri yakınlardaki uygun yerlerde uyumaya başlarlar.

Ağustos: Uçuş denemeleriyle, artık yavruların havada birkaç saniyeden fazla kalabildiği günler başlamıştır. Yavru leylekleri bu ay içinde yere düşerken, yuvaya konmaya çalışırken, direğe çarparken görebiliriz. Ayın sonuna doğru uçmayı başaran yavrular, onluk gruplar oluşturarak güneye doğru göç etmeye hazırdırlar.

Eylül, Ekim: Sonbahar gelince, anne-baba ve yavru leylekler güneye göç ederler. Birlikte havada önce yükselir, sonra güneye doğru süzülmeye başlarlar. Güneye olan bu yolculukları yaklaşık 4 hafta sürer. Ekim ayı genelde göç yolunda geçer.

Kasım, Aralık, Ocak: Leylekler, bu üç ay boyunca bütün bir kışı Güney Afrika’da geçirirler. Burada, gelecek göç için iyice dinlenip beslenirler.

Şubat: Yaşlı leylekler şubat sonunda Güney Afrika’dan kuzeye doğru diğer leyleklerden daha erken yolculuğa çıkarlar ve 4-5 haftada Türkiye’de ulaşırlar.

Mart: Güney Afrika’dan ilk gelen leylekler bu ay içinde yuvalarını yenilemek için heyecanla çalışırlar. Mart sonunda ülkemize göç eden leyleklerin sayısı iyice artar. Erken gelen leylekler ise yuvaların sahipleri gelince, kavga eder gibi başlarlar didişmeye: Laklak, laklak, laklak, laklak… Sonunda aralarında bir anlaşmaya varan leylekler, yeni bir yuva yapmaya girişirler.

***

 

İLGİNÇ BİLGİLER:

Dünyanın İlk ve Tek Leylek Hastanesi Osmanlı’da Vardı! 

İslamiyet sayesinde, Osmanlı’nın sevgi ve şefkati yalnızca insanları değil, hayvanları da kuşatmıştı.

Osmanlı insanı/toplumu, leyleklere Leyleklerin geçiş yolu üzerindeki vilayetlere, bu hayvanların ihtiyaçları için çeşitli vakıflar yapmıştı.

19. yüzyılda Bursa’da hizmete açılan, dünyanın ilk ve tek leylek hastanesi olan Gurebâhâne-i Laklakan, 1931’de kapanmasının ardından, Ocak 2010’da aslına uygun şekilde yenilenerek tekrar hizmete açıldı.

Üstte, dünyada ilk Leylek Hastanesi olarak kabul edilen Bursa’daki Gurebâhâne-i Laklakan

***

HACI LEYLEK

Biz Müslümanlar özellikle her yıl göç eden leyleklerin, Mekke, Medine ve Kudüs gibi kutsal yerlerden geçtiklerini hatırlatan “hacı baba, hacı leylek” gibi isimler de vermişiz.

***

LEYLEK ARAŞTIRMALARI

Leyleklerin göçü ile ilgili ilk çalışmalar Avrupa’da gövdelerinde Afrika ok başı bulunan ve leyleklerin bulunmasıyla başlamıştır. Bu leylekler, kışı geçirdikleri Afrika’da ok ile vurulup, yaralı olarak göç eden kuşlardır. Bu leyleklerin en bilinen örneği 1822 yazında Almanya’nın Klütz şehrinde bulunan ve içi doldurularak saklanan leylektir. Leyleğin boynunda işlemeli bir Afrika oku bulunur ve günümüzde Rostock Üniversitesi’nde sergilenmektedir. Bu leylekler, kuşların göçlerini anlamak için faydalı olmuştur.

***

İbrahim Erdinç Şumnu ‘Yaza Veda’ isimli yazısında leyleklerden şöyle bahseder:

Biz çocuklar, ayları mevsimleri takvimlerdeki bir takım gün sayıları ile değil, çevremizdeki bizce önemli olan değişikliklerle anlayabilirdik herhalde…

Dalda incirler bitmiş,

Leylekler çoktan gitmiş…

Son böcek; yorgun sesi,

Yaz’a vedâ bestesi!..

Evet… Leylekler gider, bize teselli olarak kırlangıçlar kalır… Kırlangıç, bu gecikmeyi şöyle açıklarmış: “-Şırayı içerim, leyleği geçerim!” Garibim, jet kanatlarına çok güveniyor ama, bilmiyor ki leyleğin de “özel uçağı” var!.. Tam göç edeceği günlerde bizim “Leylek Fırtınası” diye bildiğimiz, yükseklerde esen çok hızlı bir rüzgâr, hacı leyleğimizi alır, sıcak diyârlara uçuruverir!..  Şıra’yı içmek kolay ama, bizim Hacı’yı geçmek zor!.. (Zafer Dergisi, Ekim 2012)

***

Leylek, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından asgari endişe altındaki türler arasında sınıflandırılmış.

***

LEYLEK HASTANESİ

İslamiyet sayesinde, Osmanlı’nın sevgi ve şefkati yalnızca insanları değil, hayvanları da kuşatmıştı.

Osmanlı insanı/toplumu, leyleklere Leyleklerin geçiş yolu üzerindeki vilayetlere, bu hayvanların ihtiyaçları için çeşitli vakıflar yapmıştı. Hastalanıp sürüye katılamamış leyleklerin bakımları için vakıflar ve hastaneler kurmuştu.

Bir örnek, İzmir Ödemiş’te Mürselli İbrahim Ağa, Yeni Cami etrafında, bulunan hastalanarak sürülerinden geri kalan leyleklerin bakılması ve beslenmesi için bir vakıf kurulmuştu.

Bir örnek de İstanbul Eyüp Sultan Camii bahçesinde sürüsüne katılamayan sakat leyleklere bakan vakıftır, asırlarca hizmet vermişti. 

Üstte, İstanbul’daki bir vakıf tarafından bakımı yapılan hasta ve sakat leylekler. (Zafer Dergisi, Şubat 2019)

***

Ahmet Hâşim’in, “Gurebâhâne-i Laklakan” (Kimsesiz Leylekler Bakımevi) kitabında bahsettiği, Bursa’daki Haffaflar (Ayakkabıcılar) Çarşısı esnafının sergilediği hayırseverlik de örnek bir hadisedir: 

“Bursa’da, Haffaflar Çarşısı’nın ortasında bir meydan var. Bu meydan, malûl (sakat) bazı hayvanların düşkünler yurdudur. Kanadı veya bacağı kırık leylekler, bunamış kargalar, kör veya sağır baykuşlar burada halkın sadakasıyla geçindirilirler. Haffaf esnafın, aylıkla tuttuğu belki yüz yaşında, baktığı sakat leylekler kadar aciz bir ihtiyar, toplanan sadaka parasıyla her gün işkembeler alır, temizler, parçalar ve insan merhametine sığınan bu zavallı kuşlara dağıtır.” 

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Yorumunu Herkesle Paylaş En Çok
Beğeni Alan Yorum En Üstte Yayınlansın.

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!