Ütülenen Gelincikler

Canlılar Âlemi Kültür Edebiyat Çevremiz Öyküler

Oldukça soğuk geçen kışın ardından ilkbahar gelmişti. Yamaçlarda yeşil halı gibi yaratılan çimenlerin üzerine çiğdemler, papatyalar salınıyordu. Çok geçmeden gelincikler süsledi o yeşil halıları. 

Toprak mis gibi kokuyor, ılık ılık esen rüzgâr da Şeyma ve Sueda’nın saçlarını savuruyordu. İkisi de hayran hayran kırlarda dolaşıyor, ilkbaharın sevincini doyasıya yaşıyorlardı. Papatyalardan başlarına taç yapıyorlar ve yeşil çimenlerin üzerinde koşarak oynuyorlardı. 

Gelincikler açınca daha çok sevindiler. Çünkü anneleri, gelinciklerin siyah kısımlarını ayırıp su dolu şişeye koyar, üzerine gelinciklerin kıpkırmızı yapraklarını, sonra da biraz limon tuzu eklerdi. Ardından şişeleri pencere önüne koyar ve birkaç güne gelincik şurubu içilmeye hazır olurdu. 

Ama Şeyma’nın başka bir hobisi daha vardı: gelinciklerin tomurcuklarından gelin yapmayı severdi. 

Neşeyle koşarak gelinciklerin yanına gittiler, hafif hafif esen rüzgârda gelincikler salınarak onlara sanki hoş geldiniz diyorlardı. 

Şeyma ve Sueda gelinciklerin yanına oturdular. Şeyma iyice kızaran birkaç tomurcuğu açmak istedi. “Açma zamanları gelmiş, ben yardım edeyim açılsınlar,” dedi. Ama yapraklar hep buruşuk çıkıyordu, eliyle düzeltmek istiyordu, ama olmuyordu. buna üzülen Şeyma “Niye böyle çok buruşuklar ki…” diye sızlandı. 

Sueda onu seyrediyordu, dedi ki: “Biz onları açtıramayız, zamanı gelince Allah onları ütüler ve açtırır…”

Yorum Ekle

Sesini Yükselt!

Senin de buna benzer hatıran var mı? Haydi alttaki alanına hatıranı yaz ve paylaş... Belki senin anın da resimleyip Arkadaş Dergisinde yayımlanabilir!..

Yorum yapabilmek için giriş yapınız
Henüz hiç yorum yapılmadı, ilk yorumu yapan sen ol!